Recep Gündüz Alparslan’ın Lofçalı Pomaklar Başlıklı Kitabı İçin Sunuş Yazısı

(Recep Gündüz Alparslan, Lofçalı Pomaklar: 93 Harbi, Sürgün ve Anayurttan Kopuş, İstanbul, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2024, 352 s.)


SUNUŞ



Kemal Gözler*

Recep Gündüz Alparslan’ın Lofçalı Pomaklar: 93 Harbi, Sürgün ve Anayurttan Kopuş başlıklı kitabı Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından yayınlandı. Bu kitabın başında (s.9-15) bulunan ve bundan üç yıl kadar önce yazdığım “Sunuş” yazısı aşağıdadır.

Pomaklar, ana dil olarak Bulgarca veya Bulgarcaya çok benzeyen bir dil konuşan Müslüman bir topluluktur. 1878 yılı öncesi büyük bir kısmı Rodoplarda, küçük bir kısmı ise Kuzey Batı Bulgaristan’da Lofça bölgesinde yaşıyorlardı. Bu sonuncu gruba genellikle “Lofça Pomakları” deniyor. “Lofça Pomakları” az bilinen ve üzerinde az çalışma yapılmış bir topluluk. Özellikle Türkçe olarak yapılan çalışma sayısı çok azdır [1].

1878’den önce Lofça bölgesinde 60 civarında köyde tahminen 100.000 civarında Pomak yaşıyordu. Bunların büyük çoğunluğu, “Doksanüç Harbi” diye bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi sırasında ve bu Harbi izleyen yıllarda Türkiye’ye göç etmiştir. 1877’de nüfusu 100.000 civarında olan bir topluluğun bugün nereden baksanız en az 500.000 civarında bir nüfusa sahip olması gerekir. Ne var ki bugün Lofça Pomaklarının nüfusu bu sayıda değil. Günümüzde Lofça Pomaklarının torunlarının bir kısmı dede ve ninelerinin Pomak olduklarını bilmiyorlar.

Bugün Lofça Pomakları çok büyük ölçüde yok olmuş veya unutulmuş bir topluluk. Türkiye’dekilerin ezici çoğunluğu Pomakça bilmezler; eski gelenek ve göreneklerinden habersizdirler. Bulgaristan’da kalanların önemli bir kısmı ise, dillerini kaybetmeseler de, tarihsel süreç içinde, dinlerini büyük ölçüde unutmuşlardır. Bugün Lofça Pomak kültürünün özgün hâliyle hâlâ görülebildiği Galata ve Gradeşnitsa gibi birkaç köy kaldı. Bu köyler, yok olmakta olan Lofça Pomak kültürünün kayda alınabileceği son köyler.

* * *

16 Kasım 2021 Salı günü akşama doğru telefonum çaldı. Arayan kişi, adının Recep Gündüz Alparslan olduğunu söyledi. İsim olarak baştan çıkaramadım. Ama sonra, 2017’de Gönen’de düzenlenen Pomak Sempozyumunda tanıştığımızı söylediğinde kendisini hemen hatırladım. Hatırladığımı göstermek için de kendisinin Turski İzvor kökenli olduğunu söyledim. Recep Gündüz Alparslan, 2 Nisan 2017 tarihinde Gönen’de düzenlenen ve başkanlığını yaptığım Pomak Sempozyumunda “Lofça Pomakları” üzerine çok önemli bir bildiri sunmuştu.

Recep Gündüz Alparslan telefonda bana Lofça Pomakları üzerine çalışmalarını tamamladığını ve yakında kitap olarak yayınlayacağını, yayınlanmadan önce kitabını okumamı istediğini söylüyordu. Lofça Pomakları üzerine bir kitap yayınlanacağını öğrenmiş olmaktan dolayı çok mutlu olduğumu ve kitabını beklediğimi ve zevkle okuyacağımı söyledim. Kitap o akşam bana e-posta yoluyla PDF formatında gönderildi.

Derhal kitabı büyük bir merak ve heyecanla okumaya başladım. Kitapta benim de zamanında tarihlerini kısmen incelediğim Lofça Pomak köyleri tek tek ve ayrıntılı bir şekilde inceleniyordu. Sabırsızlıkla sayfaları aşağıya doğru kaydırarak bütün köylere hızlıca baktım. Kitabın nasıl büyük bir emek ürünü olduğu daha ilk bakışta görülüyordu. O akşam kitabı karıştırarak, orasını burasını okuyarak geçti. Ertesi gün de kitabı baştan sona ciddi bir şekilde okudum.

Çok ilginç ve olağanüstü değerli bir kitapla karşı karşıyaydım. Kitapta, Lofça Pomakları, hem genel olarak, hem de köy köy ayrıntılarıyla inceleniyordu. Geçmişteki ve günümüzdeki Lofça Pomaklarının sosyal ve kültürel hayatları, gelenek ve görenekleri renkli bir şekilde tasvir ediliyordu. Başlarından geçen olaylar, yaşadıkları acılar en içten bir şekilde anlatılıyordu. Kitapta pek çok yeri gözlerim yaşararak okudum. Kitapta pek çok yürek burkan hikaye var. İki örnek vereyim.

Birinci hikâye Bulgaristan’da kalanlardan olsun: Doksanüç Harbi sırasında Rus birlikleri köye girmeden önce Gradeşnitsa köyü halkı panik hâlinde köylerinden kaçarlar. Bu ailelerden biri 10 yaşındaki “Asan” isimli oğullarını o an bulamazlar ve onu köyde bırakıp gitmek zorunda kalırlar. Rus birlikleri köye girdiğinde, Asan, Rus birliğinden bir subay tarafından, sokakta, korku içinde ve çaresizce dolanırken bulunur. Rus Subay, Asan'a sahip çıkar ve onu korur. Savaş sonrası bu Subay, Asan’ı Rusya’ya götürerek evlat edinir (Subay ve eşinin çoçukları yoktur). Asan, altı yıl Rusya’da yeni ailesiyle yaşadıktan sonra Rusya'da çıkan bir kanun nedeniyle yeni ailesinin karşı çıkmasına rağmen ülkesine geri gönderilir. Asan zarzor Gradeşnitsa’yı bulur; köyüne geri döner. Ama artık köyde kendi anne babası ve kardeşleri yoktur. Onları bir daha göremeden, nerede olduklarını bilemeden “Rusnakov (Rusyalı)” soyadıyla yaşamaya devam eder. Gradeşnitsalı Asan Asanov Rusnakov’un hikayesine hangi yürek dayanır?

İkinci hikaye Türkiye’ye göç edenlerden olsun: Turski İzvor köyünden 5 km uzaklıkta Vit Nehrinin vadisinde “Boğaz” denilen bir yol varmış. Bu Boğazda her zaman şiddetli rüzgar eser, rüzgarın sesi Turski İzvor’a kadar ulaşırmış. Turski İzvor’dan Kıklareli Pavli’ye (Pehlivanköy’e) göç eden Pomaklar, göçten onlarca yıl sonra, Turski İzvor’dan gelenler olursa, onlara sordukları ilk soru şu olurmuş: “A be duha li oşte vyatara na boğaza (A be boğazda hâlâ rüzgâr esiyor mu)?” Memleket hasretinin bundan daha güzel, bundan daha dokunaklı bir ifadesi olabilir mi?

Bir küçük hikaye daha gelsin: İzvor köyünde hayır için yaptırdığı çeşmenin Türkiye'ye göç ettikten sonra gelecekte de bakımı için, Türkiye'ye göç etmeden hemen önce, Bulgar arkadaşı Ganço Dimitrov'a para bırakan Krinçoğlu Mehmet'e ne demeli?

* * *

Doksanüç Harbi sırasında Lofça Pomaklarının önemli bir kısmı, Rus ordularının önünden, canlarını kurtarma kaygısıyla, her şeylerini köylerinde bırakarak Trakya’ya ve Anadolu’ya kaçmışlardır. Köylerinde kalanlar veya harpten sonra köylerine dönenlerin bir kısmı da izleyen yıllarda, harp sırasında göç edenlere göre nispeten daha iyi koşullarda Trakya’ya ve Anadolu’ya göç etmişlerdir. Ama onlar da mallarını, mülklerini, çayırlarını ve tarlalarını, Turski İzvor köyünden Manu Ruskov’un dediği gibi, “prodavali imotite si po edno kafe (bir kahve parasına satmışlardır)”

Geçmişte Lofça Pomak Köylerinde yaşanan acı olaylar, bu insanların türkülerine, ağıtlarına yansımıştır. Recep Gündüz Alparslan, bu köylerde söylenen türkülerden, ağıtlardan yola çıkarak pek çok acı olayı kitabında bize anlatmaktadır.

Bunlardan biri “Rabişa Kadına”nın acıklı hikayesidir. 1890’lı yıllarda Galata köyünden Ömer Kaçamaçkov, kendince haklı sebeplerle dağa çıkar; çete olur. Karısı Rabişa, kocasına zaman zaman yiyecek götürür. Jandarma, Rabişa’yı çetelere yardım ve yataklık yapmaktan tutuklar; Rabişa, Teteven’de yargılanır ve Teteven meydanında darağacında asılarak idam edilir. Rabişa’nın süt emen küçük bir bebeği vardır. Rabişa’nın asılmadan önceki son isteği bebeğini son bir kez emzirmektir. Ağıtta, Rabişa’nın son saatleri şöyle anlatılır:

Recep Gündüz Alparslan, Lofça Pomaklarının gelenek ve göreneklerini yakından gözlemlemiş. Bunları kitabında başarıyla anlatıyor. Lofça Pomaklarının kendilerine özgü, çevredeki Bulgar veya Türk köylerinde görülmeyen gelenek ve görenekleri var. Bunlardan biri kendisine “pisana bulka” denen gelinin yüzünün boyanması ve belki daha doğru bir ibareyle “maskelenmesi” âdetidir. Recep Gündüz Alparslan bu âdeti gözlemlediği gibi bunun anlamını da sorguluyor. “Pisana bulka” âdeti Rodop Pomaklarında da görülen ve bilinen bir adettir. Ama Recep Gündüz Alparslan’ın kitabında benim şimdiye kadar görmediğim ve duymadığım âdetler de birinci elden gözlemleniyor ve okuyucuya anlatılıyor.

Bunlar özellikle ölüm ve cenaze ritüellerine ilişkindir. Sayın Alparslan, 7 Mayıs 2015 günü bizzat katıldığı Gradeşnitsa köyünde 79 yaşında ölen bir kadının cenaze törenini ayrıntılarıyla anlatıyor ve bir fotoğraf paylaşıyor. Alparslan şöyle yazıyor:

“Odadaki karyolada, saçları yıkanıp taranmış ve örülmüş, yüzüne allık sürülmüş yaşlı kadının üzerinde, ölmeden önce giydiği en yeni elbisesi vardı ve alnında da (vücudunun şişmesini önlemek için koydukları) madeni bir para vardı. (…)
Odaya girenler sıra ile, yatakta yatırılmış olan (ölen) kadının yanına gidiyor, beraberlerinde getirdikleri çiçekleri onun üzerine ve karyolaya bırakıp kısa bir duadan sonra odada biraz oturduktan sonra dışarıya çıkıyordular. Gelenlerden bazıları (cenaze masraflarına katkı amacıyla) kağıt paralar da bırakıyordu.
(…) Bahçede hazırlanan etrafı kilimle çevrili olan bir yerde kadınlar tarafından yıkanan ölen kadın, tekrar en yeni elbiseleri giydirildikten sonra tabuta konulup tabutun üzeri de geleneksel kilimlerle örtüldü ve cenaze namazı kılınmak üzere bahçenin dışına çıkarıldı. Önde erkekler, arkada kadınlar saf tuttuk ve hoca cenaze namazını kıldırdı. Katılanlardan helallik alındıktan sonra cenaze üstü açık bir traktör arabasına konularak defnedileceği mezarlığa götürüldü. Mezarlıkta, önceden kazılan mezarın başında tabuttan çıkarılan cenaze, üstüne örtülen geleneksel kilimle mezara indirildi, üzeri tahtalarla örtüldükten sonra toprak atılarak gömüldü. Defin işlemi, hocanın okuduğu dua ile sona erdi”.

Bunlar çok ilginç ve çok değerli gözlemler.

Recep Gündüz Alparslan’ın kitabında, sadece kendi gözlemleri değil, başta İva Kürkçieva olmak üzere, başka yazarların Lofça Pomakları üzerinde yaptıkları gözlemler de başarıyla aktarılıyor. Kürkçieva’dan aktarılan bir örnek: Çok fazla ağlayan yeni doğmuş bebekleri büyükannesi günbatımında Güneşe doğru üç kez hoplatıp ve Güneşe şöyle seslenirmiş: “Nati Slınço moyto mumçe çe plaçe za tvoyto momiçe (Ey Güneş! İşte benim oğlum, çünkü o, senin kızın için ağlıyor)”.

Recep Gündüz Alparslan, Lofça Pomaklarına ilişkin doğrudan doğruya gözlemlediği veya başka yazarlardan aktardığı gelenek ve göreneklerin Pagan veya Bogomil dönemden kalmış olabileceklerine işaret ediyor.

Recep Gündüz Alparslan, Lofça Pomakların kökeninin Bogomiller ile bağlantılı olabileceğini düşünüyor. Hâliyle birtakım gelenek ve göreneklere bakarak, bir etnik grubun kökeni sorununu kesin bir şekilde çözmek ve bu konuda ileri sürülen tezleri bilimsel olarak ispatlamak veya çürütmek çok zor.

Ben Pomaklar ile Bogomiller arasındaki bağlantıyı şüpheyle karşılıyorum. Ancak bu konuda şüphelerim Recep Gündüz Alparslan’ın çalışmasının değerini ve özellikle kitabındaki gözlemlerin önemini azaltmıyor.

Recep Gündüz Alparslan’ın kitabı Lofça Pomakları üzerine şimdiye kadar yapılmış çalışmaların en detaylısı. Kitap 60 köye ilişkin önemli ve güvenilir bilgiler içeriyor.

Anlaşıldığı kadarıyla Recep Gündüz Alparslan, bu köylerin her birini tek tek ziyaret etmiş ve her biri hakkında yerinde gözlemler yapmış. Recep Gündüz Alparslan bölgeye pek çok defa gitmiş. Başta Galata ve Turski İzvor olmak üzere bu köylerde çok uzun zaman geçirmiş. Ortada 10 yıla yakın zaman almış, büyük bir emek ve fedakarlıkla yapılmış bir çalışma var. Kitapta yazılanların önemli bir kısmı birinci elden yapılmış, her biri altın değerinde gözlemlere dayanıyor.

Recep Gündüz Alparslan’ın çalışması sayesinde artık Lofça Pomaklarının tarihini, kültürünü, gelenek ve göreneklerini daha iyi biliyoruz.

Biz, Lofça Pomakları, her birimiz, Recep Gündüz Alparslan’a çok şey borçluyuz.

Ben kendi payıma Sayın Alparslan’a tebriklerimi ve en içten teşekkürlerimi sunuyorum. İyi ki varsınız ve iyi ki bu kitabı yazdınız. 20 Kasım 2021.

Kemal GÖZLER



DİPNOTLAR
(Geri dönmek için dipnot numarasının üzerine tıklayınız).
[1] Bunlardan biri bana ait: Kemal Gözler, "XV ve XVI'ncı Asırlarda Lofça Pomak Köylerinin İlk Müslüman Sakinleri", XIII. Türk Tarih Kongresi, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2002, Cilt III, Kısım III, s.1397-1437 (Türk Tarih Kurumu Tarafından Düzenlenen 13. Türk Tarih Kongresinde Sunulan Tebliğ, Ankara, 4-8 Ekim 1999) (Tam Metin). Bu çalışma daha sonra TTK tarafından Fransızca olarak yayınlanan şu çalışmamın bir özetidir: Kemal Gözler, Les villages pomaks de Lofça aux XVe et XVIe siècles d'après les tahrir defters ottomans, Ankara, Publications de la Société turque d'Histoire, 2001, XII+119 s. (Tam Metin).


POST SCRIPTUM


Bu "Sunuş" yazısı vesilesiyle şunu belirtmek isterim: Lofça Pomak köylerinin hepsini olmasa da, çoğunu, 1993, 1994 ve 1999 yıllarında ziyaret ettim. Pek muhtemelen, bu köylere, dedelerinin bu köylerden göç etmesinden yüz küsur yıl sonra, dedelerinin izlerini aramak için Türkiye'den gelen ilk kişi veya ilk kişilerden birisi bendim. Bu köylerle ilgili pek çok malzeme topladım. Ziyaretlerimde pek çok fotoğraf çektim, video kaydı yaptım. Maalesef bu köylerle ilgili elimde pek çok malzeme olmasına rağmen -1500'lerdeki tarihleri dışında-, bu köyler hakkında bir çalışma yapmak ve kitap yayınlamak imkanım olmadı. Hiç olmazsa, bugün yukarıdaki "Sunuş"ta ismi geçen İzvor, Galata ve Gradeşnitsa köylerine ilişkin arşivimde olan fotoğraflardan birkaçını aşağıda paylaşmak istiyorum. K.G.


İzvor (Turski İzvor, İzvor-i Müslim) Günümüzde Bılgarski İzvor, 1999 (c) Kemal Gözler.

Gradeşnitsa Köyü, 1999 (c) Kemal Gözler.

Gradeşnitsa Köyü, 1999 (c) Kemal Gözler.

Galata Köyü, 1993 (c) Kemal Gözler.

Galata Köyü Camii (Lofça Pomak Köylerinde Kalan Son Camilerden Biri), 1999 (c) Kemal Gözler.

Galata Köyü Hocası Şakir Mustafov'un Mezarı Hakkında Gözlemler


Galata Köyü Camiinin Bahçesinde 1968'de Ölen Galata Hocası Şakir Mastafov'un Mezarı, 1999 (c) Kemal Gözler.

Mezar taşında görüldüğü gibi en üstte ay yıldız işareti vardır. Bu işaret, Bulgaristan'da bir mezarın Müslüman mezarı olduğunu gösterir. Hıristiyan mezarlarındaki haç işaretinin karşılığıdır. Ay yıldızın burada millî değil, dinî bir anlamı vardır. Türk bayrağındaki ay yıldız işaretinin Bulgaristan'da böyle bir fonksiyonun ifa ettiğini gözlemlemek ilginçtir.

Mezar taşında yukarıdan aşağıya sırasıyla şu yazılar vardır:

Arap harfleriyle: Merhum ve mağfur Şakir bin Mustafa
Latin Harfleriyle: ГLİ (Rahmetli?) ŞAKİR MUSTAFOF HOJA
Kiril Alfabesiyle: ШАКИР МУСТАФОВ (Şakir Mustafov)
Kiril Alfabesiyle: РO (Роден): 1894 Г. (Години) (Doğum 1894 Yılı)
Kiril Alfabesiyle: ПO (Починал): 1894 Г. (Години) (Ölüm 1968 Yılı)
Kiril Alfabesiyle: 50 Г. Е БИЛ (50 G. E Bil) (50 Yıl [Galata Köyü Hocası] İdi)
Kiril Alfabesiyle: ХOДЖА НА С. ГАЛАТА (Hoca na s. Galata) (Galata Köyü Hocası)
Görüldüğü gibi bu kişinin mezar taşında aynı şeyler, üç ayrı dilde ve üç ayrı alfabeyle yazılmıştır. Pomakların bu çok kütürlülük özelliği mezar taşına da mükemmel bir şekilde yansımıştır.
Pek muhtemelen Galata Köyü Hocası Şakir Mustafov, Arapça namaz kıldırıyor, Türkçe mevlit okuyor ve Bulgarca vaaz veriyordu.
Galata Köyü Camiinin bahçesinde, yeşil ağaçların koyu gölgesinde, kırmızı güllerin altında, edebî istirahatgâhında uyuyan, 50 godini e bil hoca na selo Galata, yani 50 yıl boyunca Galata Köyü Hocası olan, merhum ve mağfur, Şakir bin Mustafa'ya, yani Шакир Мустафов'a, yani Mustafa oğlu Şakir'e Allah'tan rahmet diliyoruz. K.G.



BU METNE AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE ATIF YAPILMASI ÖNERİLİR:
Kemal Gözler, “Sunuş” in Recep Gündüz Alparslan, Lofçalı Pomaklar: 93 Harbi, Sürgün ve Anayurttan Kopuş, İstanbul, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2024, s.9-15 (www.kemalgozler.com/alparslan.htm) (Sunuş'un Yazım Tarihi: 20 Kasım 2021; Kağıt Kitabın Yayın Tarihi: Temmuz 2024; Sunuş'un ve Post Scriptum'un İnternette Yayın Tarihi: 2 Ağustos 2024).


Recep Gündüz Alparslan'ın Lofçalı Pomaklar kitabının Arkeoloji ve Sanat Yayınlarında tanıtım ve sipariş sayfası: www.arkeolojisanat.com



(c) Kemal Gözler, 2024.
Copyright ve Sorumluluk
İktibas (Alıntı) Koşulları
Atıf (Kaynak Gösterme) Usulleri

Editör: Kemal Gözler
E-Mail:
x.com/k_gozler
Ana Sayfa: www.kemalgozler.com
Bu Sayfa: www.kemalgozler.com/alparslan.htm
Bu Sayfanın Yayın Tarihi: 2 Ağustos 2024